Dün Arnavutluk’un başkenti Tiran’a geldik bir arkadaşımla beraber. 1 gün boyunca edindiğim izlenimleri paylaşmak istedim.
Tiran’a THY ile 1,5-2 saat içinde ulaştık. İlk defa yurtdışına çıktığımız ve ilk defa Arnavutluk’a geldiğimiz için Tiran havaalanında ne için geldiğimizi pasaport kontrolünde biraz sorguladılar. Arnavutluk’ta yaşayan Türk dostlarımız bu konuda daha önceden bizi uyarıp, bizim isimlerimizi ve bizim “davet üzerine” buraya geldiğimizi havaalanına bir davet mektubu olarak iletmişlerdi. Böylece pasaport kontrolünde gönderilen davetiyeler sayesinde birkaç soruya cevap verip geçtik. İlk defa yurtdışına çıkacak ve ilk defa Arnavutluk’a gelecek olanlar eğer Arnavutluk’taki bir şirketten davet mektubu gönderilmesini sağlamazlarsa 1 saate yakın havaalanında bekletilebiliyorlar.
Bizi Arnavutluk’taki tanıdıklarımızla birlikte çalışan ve Türkçe de dahil birçok dil bilen bir Arnavut karşıladı. Türkçe konuşan bu arkadaş sayesinde daha ilk dakikadan itibaren kendimizi yabancı biri olarak hissetmemeye başladık. Ayrıca arkadaşın otoparka aracı almaya gittiği esnada tanıştığımız bir Arnavut taksici de birkaç sene Zeytinburnu’nda taksicilik yapmış ve Türkçe bilen biri çıkınca biraz daha kendimizi rahat hissettik.
Havaalanından şehir merkezi araç ile yaklaşık 10-15 dk. Yollar çok düzgün değil ama birçok yerde çalışma varmış yolların daha iyi hale getirilmesi için. Şehir merkezinde bir kafede oturup çay ve kahve içtik. Tiran’da kahve çeşiti bol ve herkes tarafından bir yere oturduğunuzda ilk akla gelen içecek imiş. Demleme çay Türk restoranlar dışında pek yok galiba. Çay istediğinizde poşet çay getiriyorlar.
Daha sonra bir alışveriş merkezine gittik, pazar günü olmasına rağmen acayip tenha idi. Zaten nüfusu 900 bin kadar olan bir şehirde çok bir kalabalık da bulmak pek mümkün değil sanırım.
İkliminden söz etmek gerekirse daha çok Ankara’ya benzediğini söyleyebilirim. Tek farkla muhtemelen Ankara bu zamanlar çok çok daha sıcaktır. Burada hava günlük güneşlik olmasına rağmen İstanbul’daki gibi bunaltmıyor. Daha az nemli ve akşamları da serin olan bir yer. Günün en güneşli zamanında sokakta yürürken yürüdüğünüz için ancak terliyorsunuz, gölge bir yerde oturduğunuzda sıcaklık hiç rahatsız etmiyor.
Yollardaki arabalar genellikle Türkiye’de pahalı olan iyi araçlar. Her tarafta BMW, Mercedes araç görüyorsunuz. Otomobil ve benzin fiyatları burada Türkiye’ye göre çok uygunmuş.
Ülkede hem müslümanlar hem de diğer dinler mensup olanlar bulunduğu için bir müslüman olarak yemek konusunda bazı konuları burada yaşayan birisine sormak gerekiyor. Özellikle hayvansal gıdalarda islami koşullara uygunluk her restoranda bulunabilen bir özellik değilmiş. Bu konularda dikkatli tercihler yapan birisi iseniz, burada yaşayan ve bu konulara dikkat eden birinden uygun restoranlar konusunda bilgi almanız gerekebilir.
Burada henüz Arnavutluk’a özgü bir yemek yeme fırsatımız olmadı. Kebap türü birşeyler yedik buradaki tanıdıklarımızın götürdüğü iyi bir restoranda. Etler çok lezzetli idi. Türkiye’de buna yakın bir lezzete Trabzon’da iken denk gelmiştim.
Öğlen yemeği için ise bir Türk restoranı bulduk ve oraya gittik. Mercimek çorbası, kuru fasulye, pilav eşliğinde LigTV de önceki günkü maçların tekrarlarını izleyerek kendimizi evimizde hissettik. 2 kişi karnımızı iyice doyurana kadar yediğimiz bu yemek için içecekler ile birlikte 1200 lek, yani yaklaşık 17 TL ödedik. İstanbul’da aynı şekilde bir yemek muhtemelen min. 50-60 TL tutardı.
Her ne kadar burada hemen herkesin İngilizce bildiği söylense de sokakta herkesin İngilizce bilmesini beklememek gerekiyor. Bir bakkala girdiğinizde, kenarda köşedeki bir kafede İngilizce bilen birisi olmayabiliyor. Ancak biraz ingilizce, birkaç kelime öğrenilen Arnavutça ile günlük olayları halledebiliyorsunuz. İnsanlar sizi anlamasa da el kol işaretleri ile yardımcı olmaya çalışıyorlar.
Sokakta dolaşırken bir yerde otururken çevrenizde konuşulanların hiç birini anlamamak ilginç bir duygu imiş. Televizyonu açtığınızda hiç birşey anlamamak, onu bırakın tanıdık hiçbir şey bile görmemek de bayağı ilginç bir his. Rahatsızlık duymadım ama biraz garip geliyor tabii.
Arnavutça bilmiyoruz ama Türkçe ve İngilizce’den geçen o kadar çok kelime var ki Arnavutça’da mağazaların vitrinlerinde yazılanları çok rahat anlayabiliyorsunuz. Çanta, pantolon, sandalet, çay vs. gibi birçok kelimenin yazılış az biraz farklı olsa da okunduğu zaman anlaşılıyor.
Şimdilik bu kadar…
ya çok afferdersiniz ama Türkiyedeki hangi bakkalda ingilizce konuşan birine rastladınız?ben 10 senedir Türkiyedeyim (arnavut vatandışıyım) bakkaldaki esnaflar türkçeyi bile doğru düzgün konuşamıyorlar, hem de büyük şehirlerin ortasında. Siz ODTÜ’ye gidin (uluslararası bir üniversite), öğrenci işlerinde çalışanlar, çarşıdaki esnaflar, medikodaki hekim kimse ingilizce bilmiyor. Yazarken Türkiyedeki durumları göz önüne getirerek yazın lütfen..
Bende ılk defa yurt dısına cıktım ve tırane geldım burda sırketımız var evet ılk defa gırıs yapınca burdakı polısler tedırgınlenıyor sırket olmasına ragmen bı 10 15 dakıka kaldık turkce bılen bı amır geldı ve hallettık ısımızı suan da tıran baya bı gelısmekte ve havasıyla herseyıyle cok guzel bır yer ve cok begendım ben burda yasamayı dusunuyorum. bakkala gırerken burdakı bakkalcının ıngılızce bılmesını beklemıyorum veya bı esnafın kendı ulkemde nasıl bı bakkal ıngılızce bılmıyorsa burdakı ınsanların da bılemmesı normaldır. tıran gun gectıkce gelısen bır yer ve yasam kosulları turkıyeye gore cok ıyı turkıyede 90.000 teleye bınmek ıstedıgın bı arac bırta 4.000 5.000 euro tıka basa doyuncasıya kadar yemek yıyıcegın en guzel bır mekana otur 2.000 leke yanı 40 tl 3 kısı rahatlıkla cıkar.
soylemek ıstedıgın guzel bır yer ve yasanılıcak bır sehır.. :)