Hayat kuru bir fırtınaymış meğerse…
Ve ölmek, fırtına sonu sessizlik.
Geçip geçip başladığın yere dönünce,
İnsanı sarıverirmiş bitkinlik…
Ümit yalan bir sevdaymış meğerse…
Ve yeis, sevdanın sonu, ayrılık.
Hiçbir şey eline geçmiyorsa bile,
Etrafı kaplayıverirmiş karanlık…
Günler, su alan bir gemiymiş meğerse…
Ve bitmek, geminin batması.
Hiçbir şey doğmuyorsa yeni doğan güneşle,
Saatler hatırlatırmış kabusları.
Arkadaşlık sonsuz bir acıymış meğerse…
Ve vefa, bu acıya dayanamayan çocuk.
Her dostluğun uzun sürse bile,
Arayıp sormalar bitermiş çarçabuk.
Çalışmak boş bir hevesmiş meğerse…
Ve yorgunluk, çalışma sonu hediye.
İnsan ömrünü çalışmakla geçirse de,
Sonunda bir gün deyiverirmiş: “boş yere!”.
Kuşlar özgür değilmiş meğerse…
Ve kandırılmak, bu yüzden bana bir tokat.
Bir gün beni kandıranlar ölürse,
Anlaşılırmış gönülden ibaretmiş hayat.
Rüyalar hiç gerçekleşmezmiş meğerse…
Ve inkisar, her rüyadan kalan geriye.
Dönüp bakınca insan bunca seneye,
Bir şeyin kendini bitirdiğini görürmüş hem de kemire kemire.
[11 Ağustos 2000 – 18:30]