Hani bitmiştir ya, hani gözlerinizin önünden geçip gidenler sizin hüzünlenmenize neden olur ya… Hani geçip giden zamana yanarsınız ya… Pişman olmak istemediğiniz pişmanlıklar yaşarsınız. Dikkatiniz dağılır… Hem hatırlamak hem de hatırlamamak istersiniz. Bir şarkı çalar; kendi ülkenizin çiçeklerinden bir demet toplayıp ona vermenize neden olan şarkılar… Ayrılıklarda acılaşan, sevinçlerle buluşan şarkılar…
Aslında şarkıların suçu yok. Onlar hala güzel, hala anlamlı. Geçmişi inkar etmenin ya da hisleri hiçe saymanın mantığı olmadığı gibi, sonuçsuz geleceklere kürek çekmeye çalışmanın da hiçbir yararı yok… Sevgiyle, güzel anılarla anmak ve “O yaz“daki tatlı melodi eşliğinde, bir gün batımında ufka bakıp duyduğunuz o günlerde duyduğunuz mutluluğu hayal etmek… Olgunlaşmak, tabir-i diğer ile “pişmek”…
Ne güzel diyor Aşık Veysel: “Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa“… Herşeyin bir sanrıdan ibaret olduğunu söyleyenler doğru mu diyor acaba?.. “Sadece kendimizi kandırdığımız” fikri hoş gelmese de, doğru olabilir mi? Belki de kabullenmeyişimizin tek nedeni, bu fikrin doğruluğuyla yüzleşmekten kaçmak… Ya acıyan bazı yanlarımızdaki yaraları biz kendimiz açtı isek? Bir söze, bir gülüşe, bir bakışa yanıp; hikayenin gerisini biz yazdı, biz oynadı isek.. Karşılığını bulamamış aşklardan yorgunluk ne kadar mantıklı olur o zaman.. Bir lambanın düğmesi gibidir düşünce, tek bir hareket ile istediğiniz yeri aydınlatabilir, istediğiniz yeri karartıp görmezden gelebilirsiniz. Bizim görmezden geldiğimiz, aşk denilen gerçeğimiz mi? Yoksa hep karanlıkta tuttuğumuz sevmenin nedeni mi? Aşka aşık olmadığımızı dobra dobra itiraf edebiliyor muyuz? Neden karşıdakine bu kadar müsamaha? Neden herşeyi kabulleniş? Aşk hazretleri öyle mi emrediyor dersiniz… Bir düşünün…
Neden ayrılıklarda özlemek kolaydır, neden ayrılık şiirlerinin mısraları kalemden hızla dökülür kağıdın üzerine?.. Kalbimize atılan çiziklerin acısını mı çıkarır kalem, kağıda bıraktığı çiziklerle?.. Neden bırakılıp gidilenlerin yürekleri dolar dolar boşalır? Aşk ile sevgi arasındaki fark nedir? Mantık götürmeyen aşk, kimin tarafındadır? İçimizde midir, karşımızda mıdır? Tanımlardan öte midir? Ne içerir?
Hayır, hayır, şarkılara küsmeyin… Onlar hala güzel, onlar hala canlı… Gönül sazınızın akordunu tekrar yapın, göreceksiniz boşa değil bunca şey!.. Boşa değil aşkların karşılık görememesi, boşa değil zalim sevgililer!
[24 Ocak 2005, İstanbul]